19 Mayıs 2020
Bir Eğitimci Gözünden Türkiye'de 2019 Yılı Sivil Toplum
Erdem Çakı, Türkiye Üstün Zekalı ve Dahi Çocuklar Eğitim Vakfı’nda 4 senedir Genel Sekreter olarak sürdürdüğü görevini bugünlerde bir başka gönüllüye devir etti. Erdem beyin eğitim alanında faaliyet gösteren STK'larda 10 yılda birikmiş tecrübesi ile sivil toplumun 2019 yılındaki durumunu bir eğitimci gözüyle değerlendirmesini istedik.
1. Sizce 2019 sivil toplum için nasıl bir yıldı?
Yeni insanlara ulaşmanın zorunlu hale geldiği hissedildi. Bunun nedenleri olarak: Yeni destekçiler, takipçiler, gönüllüler bulmak, diğer STK’ları izlemek, hızlı Geri bildirim ya da faaliyetlerinin yansımalarını hızlı alabilmek, kendini daha iyi anlatabilmek ve maliyetleri diğer çalışmalara göre oldukça düşük olması gibi gerekçelerle sosyal medya kullanımı arttı.
İnternet ve Dijital Reklamcılık arttı. Bu durumda reklam maliyeti olarak diğer mecralara göre oldukça ekonomik olması ve iktisadi işletmelerin güçlendirilmesine ciddi fayda sağlaması önemli birere etkindi.
Verimlilik: E-Fatura, Mobil uygulama, Bulut bilişim gibi teknolojilerin kullanımı çalışmalardaki verimliliği artırdı.
Hedef Kitle: Makro ekonomik dengelerin 2019 son çeyreğinde ancak son tüketiciye yansıdığını düşünürsek halen alt-orta gelir grubundan oluşan bir toplum olarak devam ediyoruz. Satın alma gücümüz halen istediğimiz seviyede değil. Ev almak için halen 15 yıl borç ödemek zorundasınız. Zekatın farz olması için tek maaşlı bir memurun 20 yıla yakın çalışması gerekiyor. Bu durumda bir kişinin ekonomik olarak bir kuruma destek vermesi hiç kolay değil.
FETÖ etkisi ve dijital mecralarda yapılan, tabiri caizse, sosyal linç nedeniyle algısı yara alan sivil alan halen tam anlamıyla toparlanamadı.
İktisadi işletmelerin ve kendi kendine kaynak oluşturmanın öneminin arttığı bir yıl oldu. E-Ticaret sitesi kurulumu, Ücretli eğitim verilmesi gibi seçenekler daha çok konuşuldu ve hayata geçmeye yaklaştı.
Üniversitelerde Topluma Hizmet Dersi biraz daha anlaşılmaya başladı. Burada da Akademisyenlerin STK’ları tanımadığı ve bilmediği gözlemlendi.
Kriz yönetimi, Planlama, Kurumsallaşma, elindekini tutma, ayakta kalma, yenilik arayışları, dijital görünürlük, online da var olabilme, ulaşılabilirlik, görsel olarak nitelikli ürünler ile insanlarca tanınma vb. konular Yönetim Kurullarında farklı başlıklarda konuşulmaya başlandı.
2. Size göre 2019’da sivil toplum açısından en önemli ve etkili gelişmeler nelerdi? Neden?
İlk defa bu yıl başlayan MEB Ara tatilleri ile öğrenci, veli ve öğretmenlerin arayışlarına STK’lar da birçok seçenek sundular. Bu onları daha görünür ve faydalı kıldı. Yeni insanlara ulaşmalarını sağladı. MEB ‘in de etkinliklerin duyurulması konusundaki desteği de STK’ları teşvik etmesi de çok güzel bir hamleydi.
Dernek açma nedeninin değişmesi: Birçok ticari girişim vergi ve bazı denetim kolaylıkları nedeniyle şirket kurmak yerine dernek kurarak faaliyetler yapmaya başladılar. Bence bu durum ciddi bir eşitsizliğe yol açıyor. Acilen önüne geçilmesi gerekiyor. Kişiler tarafından adeta şirket sahibi olmak için dernekler açılmaya başladı. Özellikle eğitim alanında toplumdaki talep arttıkça eğitim, materyal, kurs, oyuncak, kırtasiye vb. hizmet ve ürün satışı için de dernekler iktisadi işletmeleri ile ucuz ve denetimsiz birer çözüm olarak yol almaya devam edeceklerdir.
Yurt dışı fonları çoğunlukla değerlerimize aykırı faaliyetlerde bulunan ya da bu kurumlara destek veren diğer kurumlar gitmeye başladı.
STK Çalışmalarının Sayısal Artışı: Sadece Kasım ayında neredeyse onlarca farklı kurum öğretmen eğitimi zirve, sempozyum, panel, konferans, seminer, atölye adı altında eğitimler vermektedir. Bu durum hedef kitlede bir doymuşluk hissi uyandırmaktadır.
Sosyal Devlet: Kızılay’ın yıpratılmaya çalışılsa da güçlenerek ve büyüyerek daha kapsayıcı bir kuruma dönüşmesi sevindiricidir.
3. Size göre 2019’dan devreden Türkiye’de sivil toplumun en temel sorunları nelerdir?
Kaynak bulma: Yurt içi Kalkınma ajansı gibi devlet fonları eğitim ya da sosyal çalışmalarla ilgili çağrılar açmamakta, KOSGEB tarzı sanayi, istihdam ve üretim odaklı gitmektedirler. Sadece teknolojiden ibaret bir kalkınma stratejisinin bizi götüreceği noktalar analiz edilerek kitap kafe, aile eğitimi, mahallelere spor salonları, okulların mahalleye hizmet veren mekanlar olarak düzenlenmesi, Millet Kıraathanelerinin STK’lar tarafından da yapılmasının teşviki, uzaktan eğitim ve doğa eğitimi, kampçılık, izcilik gibi alanlarda da çağrılara çıkmaları gerekmektedir.
Kaynak Çağrılarına Ulaşmadaki Sıkıntılar: Yurt içi ve Yurt dışı fonlarının ilgili STK’lara duyuruda sıkıntılar yaşadığını düşünüyorum. İLKE VAKFI fonların takip edilebileceği bir panel ya da duyuru sistemi oluştursa çok güzel olur. Kalkınma ajanslarından, yurt içi ve yurt dışı devlet ve özel fonların Türkiye ‘deki STK’larca takip edilebileceği bir portal.
Dijitalleşmenin Yeterli Seviyeye ulaşmaması: STK yöneticilerinin çoğunlukla 50-60’lı yaşlarda olması ancak hizmet verdikleri kitlenin 30’lu yaşlarda olduğu birçok STK da dil, yaklaşım, yöntem sorunları yaşanmaktadır. STK’lar faaliyetlerine katılımcı bulamadıklarından yakınırken gençler de kendilerine uygun çalışmalar bulamadıklarını düşünmektedirler.
Yukarıdaki durumun devlet sistemindeki yansıması: Vakıflar için kullanımda olan VBYS sistemi 50 yıl geride kalmış şekilde halen kullanımdadır. Ufak bir yatırım ile DERBİS gibi olabilir. Hatta MEBBİS tarzı çok gelişmiş bir sisteme dönüştürülmesi gereklidir. Bir örnek verecek olursak, Bir vakfın şube Yönetiminin güncellenmesi sistemden yapılamamakta Ankara ya giden evrakların sisteme girilmesi 8 ay sürmektedir.
Nitelikli İnsan İstihdamı: Ekonomik durumu iyileşmeyen STK’lar iyi özlük ve kariyer imkanları sunmadıkları sürece daha üst bir kuruma geçmeden önce bir süre çalışılan kurumlar olarak kalmaya devam edecekler. Daha kısa sürede yol almak varken düşük ekonomik yüksek zaman maliyeti ile varacakları hedeflere daha uzun sürede varacaklardır.
Denetimsizlik: İktisadi işletmelerin usulden denetimleri yapılmakta ancak asıldan ve içerikten denetimleri yapılmamaktadır. STK olarak herhangi bir binada herhangi bir eğitimi dilediğiniz kişiye istediğiniz ücretten verebilirsiniz. İş Sağlığı ve Güvenliği ya da iş yeri açma ruhsatı gibi bir zorunluluk söz konusu değildir. Halbuki bir özel eğitim kurumu bunlar için yüklü miktarlar tutan yatırımlar yapmak zorundadırlar.
İş birliği yapma: Üniversitelerle yeterli iş birliği yapılamadığı için STK’lar Merkezi noktalarda etkinlik mekanı bulamıyorlar, Üniversiteler kendilerini doğru tanıtamadıkları için ticari duruşlarını çok öne çıkararak kültürel cazibelerini kaybediyorlar. Üniversitelerin SEM’leri ile belgelendirmenin ötesinde iş birlikleri yapmak gerekiyor.
Sosyal Sorumluluk Projeleri, şirketlerin STK’larla kısa sürede bitecek projelere yönelmesi nedeniyle köy okullarına oyuncak ve kitap dağıtımından öteye geçemiyorlar. Şehir merkezlerinde yeşil alanların artırılması, Özellikle okul gibi alanların daha verimli kullanımı ve sosyal yaşam alanına dönüştürülmesi için çalışma yapmaları, beceri ve hobi kültürünün yaygınlaşması için çalışmalar yapılması gibi daha uzun vadeli projelere başlamaları gerekli. Her şirket Merkezi Bir Okulda özellikle Proje Okullarının içinde bir katı tamamen halka açık bir spor alanı ya da 24 saat açık bir Millet Kıraathanesine dönüştürebilirler.
Değişen Sosyal Yapı ve Roller ve Gönüllülük çalışmaları: Yeni nesil genç nüfusta ağabeylik ve ablalık rolleri ev içindeki zorunlu bir rol olarak evrildi. Artık daha küçülen aile ve sosyal alan bireyselliği ve hazzı yükselişe geçirmiştir. Diğerkâmlık ya da empati bir sosyal sorumluluk değil de işgüzarlık olarak yaygın kanı haline gelmiştir. Bunun bedelini ciddi oranda ödemeye daha başlamadığımızı düşünüyorum.
Dolayısıyla genç bireyin zihninde bir iş için “zorunlu mu?” sorusu ilk sıraya yerleşmiş durumdadır. Zorunlu topluma hizmet dersi olmasa STK’ların toplumdaki işlevini hiç farketmeden yaşlanabilirler. KPSS de atanmak için üniversiteyi okuyanlar sebebiyle birçok genç üniversiteyi okumanın amacına ve tadına varamadan mezun olmaktadır. Bu manada üniversite öğrencilerine dokunmak neredeyse tüm STK’lar için bir görev haline gelmiştir.
Sosyal Devlet: Devletin imkanlarının ve bakışının değişmesi ile herhangi bir alanda doğrudan vatandaşa ulaştığı konular artarak devam etmektedir. Bu durum vatandaş için sevindirici ve güzel bir durumdur. STK’lar için ise klasik çalışma alanlarının değişmesine, derinleşmesine, farklılaşmasına yol açmaktadır. Bu da yeni insanların istihdamı, yeni yatırımlar ve yeni maliyetler getirmektedir. Örnek verecek olursak Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü ‘nün eğitimlerinin kalitesinin artması Öğretmenlerin STK’lardan eğitim alma taleplerini düşürmüştür. Başka bir örnek: Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Mahalle Muhtarları ile birlikte tüm ihtiyaç sahiplerine ulaşabilmekte ve çok hızlı destek verebilmektedir. Bu da STK ya olan ihtiyacı yok denecek seviyeye indirmiştir. STK’lar da kısmen Suriyeli ve Afgan göçmenlere yönelmişlerdir.
Yoğunluk Birikimi: Birçok STK farklı nedenlerle İstanbul da bulunmakta, Anadolu ‘ya hizmeti sınırlı kalmaktadır.
Hayır hizmetlerine bakış: Köye cami inşaatı yaptırmak halen 2 genci evlendirmekten daha kabul görmektedir. Bunun bedelini zaten ödüyoruz, değiştiremediğimiz sürece ödemeye devam edeceğiz.
Gönüllü çalışmalar yapmak orta yaşlarda başlayıp ölene kadar devam edecek şekilde bir alışkanlığa dönüşmeye başlamamıştır. Bu nedenle emekli olan kişiler ciddi psikolojik tükenmişlikler yaşamaktadırlar.
Özellikle hemşeri derneklerinin yönlendirilmesi ve gençlerin evlendirilmesi, köylerden göçün yaşanmaması için köylerdeki hayatın güzelleşmesi için çalışmalar yapılması vb. alternatif hayır hizmetlerine öncülük etmeleri sağlanmalıdır.