STK Konuşmaları 5 | Türkiye'de Vakıfların Gelişimi

03 Mart 2018

STK Konuşmalarında, STK’ların gündemini oluşturan ve etkileyen olaylar ve bu alandaki yeni gelişmeler katılımcılar ile interaktif bir şekilde paylaşılmaktadır. Konuşmaların 5. serisinde "Türkiye'de Vakıfların Gelişimi" konusu işlenmiştir. Etkinliğe Osmanlı'dan günümüze vakıflarla alakalı arşiv taraması yaparak ve uluslararası kaynakları süzgeçten geçirerek yazdığı "Az mı Gittik Uz mu Gittik" kitabının yazarı Vehbi Koç Vakfı Genel Müdürü Erdal Yıldırım katılmıştır.

Kurumsal Yönetim Akademisi Yürütme Kurulu Üyesi Yılmaz Yaman'ın kısa bir takdimi ile başlayan program, Erdal beyin 45 dakika süren Osmanlı'dan günümüze vakıfların genel vaziyeti üzerine genel bir konuşması ile devam etti ve akabinde soru cevap kısmına geçildi. Erdal beyin konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyledir:

Vehbi Koç kendi kurmak istediği vakfın mevcut yasalar ile kurulamayacağını anlıyor ve 1951 yılından 1969’a kadar hukukçu, akademisyen ve iş adamlarından oluşan ekibiyle yeni vakıflar yasasının çıkması için bürokratik girişimlerde bulunuyor. Türkiye’nin ilk özel vakfının kuruluşu böyle gerçekleşiyor.

STK'lar için ideal bir yönetim kurulu tanımı: Üyelerin 3’de 1’i vizyoner hayırsever, 3’de 1’i müthiş gönüllü ve kalan 3’de 1’i ise uzman olmalı. Somutlaştırmak gerekirse parayı veren, zamanı veren ve aklı veren olarak uyarlanabilir.

Vehbi Bey, 11 kişilik bir yönetim kurulu oluştururken Koç ailesinden kendi dışında 4 kişi, 2 profesör, 1 hukuk uzmanı, İş Bankasının Genel Müdürü, iş dünyasının atayacağı 2 kişi (holdingin seçtiği) olmasını özellikle istemiştir. Vehbi Bey bu stratejisi ile genelde denge yaklaşımını benimsemiş ve aile bireylerinin duygusal yaklaşımları olmasını ve diğer unsurları da hesaba katarak profesyonel gönüllü dengesini kurmayı hedeflemiştir.

“Profesyonel gönüllüler ve gönüllü profesyoneller” kavramı tam olarak STK’ların ihtiyaç duyduğu ideal insan kaynakları profilidir. Profesyonel gönüllü derken: Kurumda profesyonel yani uzman olarak ortaya koyduğu emek karşısında bir ücret alan aynı zamanda da kuruma, kurumun ideallerine gönülden bağlı olan kişidir. Gönüllü profesyonel ise kendisini kuruluşun değerlerine adamış, kurumun sorunları kendine dert, iltifatları ise övünç olarak algılayan ama aynı zamanda kuruma uzmanlaştığı alan ya da alanlarda faydalı olabilecek gönüllü olarak emek ortaya koyan kişidir.

Gönüllülük sivil toplum kuruluşlarımız tarafından çok hafife alınıyor; gönüllü kişi işe alınır gibi mülakata tabi tutulmasını tavsiye ediyorum. Gönüllü kişinin gelmesi kuruma katılması güzel bir şeydir ancak süreç profesyonelce idare edilmezse hem gönüllü hem de kurum için ileride sorunlara yol açabilir. Gönüllü kişinin önce kişilik envanteri çıkarılır akabinde ona göre bir iş görevlendirmesi yapılırsa gelecekte iki tarafta üzülmemiş olur. Kişilik tanımlamasına paralel olarak yapılan görev dağılımı gönüllünün kısa vadede sevdiği alanda uzmanlaşmasına vesile olurken kurum içinde kalifiye bir çalışan ve kaliteli bir iş anlamına gelir.

Biz gerçekten çok mu hayırseveriz sorusuna cevap: Uluslararası araştırmalara göre biz aslında o kadar da hayırsever değiliz. Uluslararası alanda her yıl yapılan sivil toplumda hayırseverlik araştırmasında deneklere sorulan 3 sorudan bir tanesi şudur: Hiç tanımadığınız birine yardım ettiniz mi? 131 ülke arasında sıralamamız maalesef 128'dir. Biz yakın çevremize güvenen ama yakın çevremiz dışındakilere biraz şüphe ile yaklaşan bir bölgeyiz. Kültürümüz sivil inisiyatife iyi bakan bir kültür değil, yardımların sorumluluğunu devletin üzerinde görmekteyiz.

Vehbi Koç Vakfı'nın kendini başarılı kabul edebilmesi için kıstasları nelerdir sorusuna cevap: STK'ların en önemli sıkıntılarından bir tanesi performanslarını ölçememek. Çünkü ulvi bir amacınız var ve bu amaca yönelik çalışmalar yapıyorsunuz. Gerçekten amaç ne ve yaptığınız faaliyetle arzuladığınız değişimi yakaladınız mı? Bu önemli. Bu durum 2 gruba ayrılmış: Bir grup işi mühendislik gibi ölçümlerle yapıyorlar. Diğer grup ise bunun daha gönül işi olduğunu ulvi bir amaç olduğunu savunuyor dolayısıyla ölçüm yapmanın mümkün olmadığını savunuyor. Vehbi beyin kafasındaki tek dert: babası, dedesi ve kendisi birçok hayır faaliyetlerinin içinde bulunmuş ancak artık hayır faaliyetlerinin kurumsallaşması gerektiğidir.

İLKE Derneği binasında 3 Mart Cumartesi gerçekleşen etkinlik, İLKE Derneği Mütevelli Heyeti Başkanı Davut Şanver'in Erdal Yıldırım'a teşekkür etmesi ve plaket takdimi ile son bulmuştur.