20 Nisan 2018

Sivil Toplum Kuruluşlarında Değişim Yönetimi ve Kurumsallaşma

Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar) devlet ve özel sektörün ulaşamadığı pek çok alanda faaliyet göstererek önemli bir boşluk doldurmaktadır. STK’lar insanı, içinde yaşadığı toplumu ve çevreyi güzelleştirmeye katkı sağlayan zeminler olarak da ifade edilebilir. Ülkemizde birçok STK bugüne kadar vakıf, dernek gibi çeşitli gönüllü kuruluşun çatısı altında bin bir güçlükle ve büyük fedakârlıklarla güzel işler yaptı ve yapmaya da devam etmektedir. Bununla birlikte günümüzde STK’ları etkileyen önemli gelişmeler de yaşanmaktadır. Uluslararası gelişmeler, sosyal, ekonomik, siyasi ve teknolojik değişimler STK’ları ciddi biçimde etkilemekte ve pek çok ihtiyaç, sorun ve meydan okuma ile bu kuruluşları karşı karşıya bırakmaktadır. Bu gelişmeler, STK’ların “geleceğe hazırlanma”, “strateji geliştirme”, “kurumsal yapılanma”, “yönetim becerileri” ve “insan istihdamı” gibi yönetsel konuları daha fazla gündemlerine almalarını önemli ve acil hale getirmektedir.

STK’ların yaş, faaliyet konusu ve ölçek gibi faktörlere göre kurumsal yapı ve işleyiş kurma ve buna uygun yönetsel tarz oluşturma gereğine dikkat çekmekte yarar var. Diğer bir ifadeyle, STK’ların içinde bulundukları zamanı ve zemini dikkate alarak organizasyon, yönetim, çalışma usulleri ile profesyonel ve gönüllü istihdamı meselelerini yeniden ele almaları gerekmekte. Zaman içinde STK’ların hizmet ve fayda üretme zemini değişmektedir. Günümüzde “büyüme ve değişim sürecini yönetmek” gönüllü kuruluşların önündeki en temel yönetim meselelerinden birisi olarak durmaktadır. Bu süreç, önemli olduğu kadar, aynı zamanda yönetilmesi zor bir süreç. Sorunu görmezden gelmek, ihmal etmek veya ertelemek yerine, yüzleşmek ve çözmeye çalışmak ve yeni zemine hazırlık yapmak gerekiyor.

İslâmî STK’ların kurumsal yapı, faaliyet alanları, ilişkiler, mali kaynaklar ve görünürlülük gibi alanlar bakımından sosyolojik ve yapısal değişim geçirdiklerini/geçirmeye devam ettiklerini görmekteyiz. Değişim yönetimi açısından baktığımızda, bu değişimlerin bilinçli bir tercihin sonucu olup olmadığı hususu çok kritik. Bu değişimlerin büyük ölçüde pratik tarafından şekillendirildiği ve değişim sonrasında da bu pratiği meşrulaştıran zihinsel düzenlemelerin yapıldığına sıkça şahitlik etmekteyiz. İslâmî STK’lar alanında yaşanan değişimler büyük niceliksel sonuçlar doğurdu ancak niteliksel sonuçların biraz tartışılması ve sorgulanması gerekmekte. Çünkü, STK’lar için Nihat ERDOĞMUŞ Günümüzde “büyüme ve değişim sürecini yönetmek” gönüllü kuruluşların önündeki en temel yönetim meselelerinden birisi olarak durmaktadır. Bu süreç, önemli olduğu kadar, aynı zamanda yönetilmesi zor bir süreç. Sorunu görmezden gelmek, ihmal etmek veya ertelemek yerine, yüzleşmek ve çözmeye çalışmak ve yeni zemine hazırlık yapmak gerekiyor. Çünkü STK'lar için söz konusu olacak değişim, gaye ve değerlerden beslenen fikri bir çerçevenin yönlendirdiği planlı bir değişim çabası olmalı. Planlı değişim ile kastedilen, bilinçli bir tercihin sonucu ve bir modele dayanan değişim süreci. Bu bağlamda bu yazıda STK’ların değişim sürecini yönetme ve kurumsal yönetim çerçevesinde neler yapmaları gerektiği genel hatlarıyla ortaya konulmaktadır.

STK’larda Kurumsallaşma Ne Demektir?

Kamu ve özel sektörde olduğu gibi STK’ların da kurumsallaşması gereği sıkça dile getirilmektedir. Bu bağlamda kurumsallaşmayı bir süreç olarak ele almak ve şu şekilde kısaca özetlemek mümkündür. Kurumsallaşma sürecinde öncelikle belli bir gaye ile yola çıkmak ve bir değerler setine sahip olmak gerekiyor. Daha sonra faaliyet gösterilecek zemin (politik, ekonomik, sosyal ve teknolojik çevre) analiz edilir. Sonra gayenin gerçekleşmesi için odaklanılacak stratejik alanlar ve faaliyet konuları belirlenir. Peşinden faaliyetlerin gerçekleşmesi için uygun bir organizasyon yapısı ve işleyişi tesis edilir. Organizasyonun ihtiyaçlarından yola çıkarak yönetim ve diğer kadrolar oluşturulur. Yine faaliyetlerin devamı için gerekli finansal kaynakların temini ve devamlılığı sağlanır. Buraya kadar sıralanan ögeler kurum olmanın teknik yönlerine karşılık gelmektedir. Bunun yanında STK’ların genel gönüllülük prensibi ve özelde ilgili STK’nın gaye ve değerlerini yansıtan bir kurum kültürü oluşturması gerekir. STK’larda kurumsallaşma derken teknik/yapısal ve sosyal yönün uyumlu işlediği bir canlı organizmadan bahsediyoruz.

Yukarıda genel hatları verilen kurumsallaşma süreci yeni kurulan STK’lar ile mevcutlar bakımından farklılık gösterecektir. Yukarıdaki çerçeve yeni kurulacaklara kılavuz niteliğindedir. Ancak mevcut STK’lar için bu süreç sadece kurumsallaşma değil aynı zamanda değişim yönetimi ve kurum kültürünün dönüştürülmesi gibi sosyal yönü de öne çıkan bir durum arz etmektedir. Bu yüzden mevcut STK’larda kurumsallaşma, kuruluş yıllarından farklı bilgi, deneyim ve beceri gerektirmektedir. Bu yazıda belli bir olgunluk düzeyine ulaşmış STK’ların kurumsallaşması üzerine odaklanılmaktadır. STK’ların mevcut durumu ve yönetim kapasitesini dikkate alarak, kurumsallaşma sürecinin etkin bir biçimde oluşturulması ve yönetilmesi için neler yapılabileceği hususu sonraki bölümlerde detaylandırılmaktadır.

Kurumsal Gayenin Yeniden Tanımlanması ve Paylaşılması

Günümüzde STK’ların yönetiminde etkin olan kuşak, kurucu ve yönetici gibi görevler yürütürken bir neslin kendi içinde yaşayabileceği en yoğun değişimlerle karşı karşıya kaldı. Bu kuşak bugün yaşadıkları olaylar ve deneyimler sonucunda ekonomik gelişme, refah, iktidar, iş dünyası, meslek sahibi olmak gibi hayatla ilgili önemli alanlar hakkında 20-25 yıl öncesine göre daha farklı bir bakışa sahipler. Yaşanılan deneyimler bu kişileri, hayatın gayesi, insan, sivillik, kamu, cemaat, birey gibi pek çok konuda yeniden düşünmeye zorlamakta. Bu kuşağın bu deneyimler ve sorgulamalardan sonra zihni berraklığa kavuşması ve STK’lar için yeniden anlamlı ve anlaşılır bir kurumsal gaye ortaya koymalarına ihtiyaç var. Sivil toplum alanında gönüllülük ruhunun ve heyecanının kaybolmaması için gayenin oluşturulması sonrasında, gönüllü kuruluşun gayesinin (temel varoluş amacının) yöneticiler, gönüllüler ve profesyoneller tarafından benimsenmesi ve paylaşılmasını sağlamak da gerekmektedir.

İmkân ve Kapasite Analizine Dayalı Stratejik Tercihler

Bir STK’nın varoluş gayesinin gerçekleşmesinde stratejik tercihler oldukça kritik ve belirleyicidir. Stratejik analize dayalı stratejik tercihler gayeye ulaşmayı sağlayacaktır. Bu yüzden, STK’ların geleceğe hazırlık ve stratejik tercihler sırasında sahip olduğu kaynak, kabiliyet, kısıt ve kapasitelerini doğru analiz etmeleri hayati öneme sahiptir. İçinde bulunulan çevre, zaman ve zemini doğru okuma ve analiz etme stratejik yönetimin olmazsa olmazları arasındadır. Güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olmak, çevredeki imkân ve tehditleri doğru okumak stratejik analizin temelidir.

Stratejik Tercihlerle Uyumlu Kurumsal Yapılar Oluşturmak

STK’ların stratejik tercihlerle uyumlu, faaliyet alanına ve ölçeğe uygun, etkin işleyen bir organizasyon yapısı oluşturmaları gerekmektedir. Günümüzde STK’ların gayelerinin hayata geçirilmesine aracılık edecek doğru ve işlevsel kurumlar oluşturma ve/veya var olanların kapasitelerini geliştirme ihtiyacı bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile stratejik amaçlarla uyumlu, kurumsal ve yönetsel sürekliliğe katkı sağlayan ve yönetimi devredilebilir bir niteliğe sahip kurumsal yapıların oluşturulması gerekmekte.

Kurumsal yapıları ele alırken STK’ların kamu kurumları ve özel sektör şirketlerinden farklı olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Bir organizasyon olarak STK’ların kamu kurumları ve özel şirketlerle benzerlikleri olmakla beraber, kendilerine has yapılar olduklarını unutmamak lazım. STK’lar için oluşturulacak kurumsal yapılar ahlaki değerlere uygun, etkin, adil, şeffaf ve güvenilir bir yönetim sisteminin ve daha verimli çalışabilen kurumsal yapıların oluşmasını sağlamalıdır.

Kurumsal Yönetim Anlayışına Sahip Yönetim ve Liderlik

Kurumsal yapıların değer üretmesini sağlamak için, yönetici kompozisyonu ve liderlik konusu önemlidir. Yönetim ve liderlik ya kurumların önünü açmakta ya da kurumlar için darboğaz oluşturmakta. STK’larda etkin bir yönetim ve liderlik için, yönetim kurulları, komisyonlar ve yönetim kadrolarında uyum ve farklılığı nasıl dengeleyeceğiz? sorusu günümüzün en hayati yönetim sorularından birisidir. Bu bağlamda ikinci bir konu ise yönetim süreçlerinde baskın lider mi, kolektif akıl mı, tercih edilecek sorusu. 

STK’larda Gönüllü ve Profesyonel İnsan Kaynakları İstihdamı

STK’larda insan kaynağı istihdamı da önem arz eden kritik bir konudur. Diğer bir ifade ile nitelikli ve gönüllü insan kaynağının temini, elde tutulması ve geleceğe hazırlanması STK’ların karşı karşıya kaldığı temel yönetim meselelerindendir. Gönüllü bulmak ve gönüllüleri etkin yönetmek, gönüllü çalışma ile profesyonelliği dengeleyebilmek, çalışma ortamı ve özlük haklarıyla ilgili iyileşme yapmak gerekmektedir. Bu bağlamda gençleri anlamak ve gönüllü kuruluşlara katılımını artıracak istek ve motivasyonu sağlamak konusunda yeni yaklaşım ve çözümlere ihtiyaç olduğunu vurgulamakta yarar var. Yine STK’larda gönüllülük meselesi yasal yön, katkı, katılım, motivasyon, kurumsal çalışma gibi açılardan ele alınmayı beklemektedir.

Sürdürülebilir Mali Kaynaklar Oluşturmak

STK’ların faaliyetlerini gerçekleştirmesi ve sürekliliği sağlaması için mali kaynaklara ihtiyacı bulunmakta. Mali kaynaklar meselesi, kaynak bulmak ve geliştirmek, mali kaynakların yönetiminde iyileşme, iş ve işlemlerde şeffaflığın sağlanması ve hesap verebilir sistemler oluşturmak gibi sistematik çalışmalar yapmayı gerektirmektedir. STK’ların büyük ölçüde hayırseverlerin yardımları ile faaliyetlerini gerçekleştirdikleri bir vakıa. Hayır faaliyetlerinde reklam yapmama ve gösterişten kaçınma hassasiyeti yanında, işlemlerde yanlış, ihmal ve hataların olmaması için şeffaf ve hesap verebilen sistemlerin geliştirilmesine ihtiyaç var.

STK’larda Değişim Yönetimi ve Kurumsallaşma İhtiyacı

STK’lar için yönetim süreci bakımından yapılacak temel işleri ortaya koyduktan sonra, bu işlerin yapılış biçiminde farklılıkların olması gerekmektedir. STK’lar sayı, faaliyet alanı ve büyüklük bakımından çeşitlenmekte, sorunları da bu çerçevede farklılaşmaktadır. Bu yüzden Değişim yönetimi ve kurumsallaşma bakımından STK’lar için genel geçer ve tek tip çözümlerden bahsetmek oldukça zor görünmektedir. Küçük ve/veya büyüme aşamasında olan bir STK ile büyük ve/veya uluslararası faaliyet gösteren STK’ların ortak sorunları kadar farklılaşan sorunları da bulunmaktadır.

STK’ların Kuruluş Aşamasında Yönetim ve Kurumsallaşma

Küçük ve/veya yeni kurulma aşamasında olan STK’ların öncelikli sorunları arasında organizasyonel yapının oluşturulması, insan kaynakları ve mali kaynaklar bakımından yetersizlik dikkat çekmekte. Bu tür kuruluşlarda kurucu ve/veya kurucu ekip bunların tümünü üstlenmektedir. Başlangıçta kurucu kişi ya da kurucu ekibin yüksek çaba ve gayreti gerekirken, zamanla bu yükün diğer kişilere ve birimlere dağıtılması gerekmektedir. Maalesef bu geçiş sürecini yönetmekte ve yetki devretme konusunda sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunun iki yönlü olumsuz etkisinden bahsedebiliriz. Birincisi, STK’nın yükü az sayıda kişinin üzerine kalmakta (hatta tek kişi bile denilebilir), kolektif çaba yerine kişilere bağımlılık artmakta ve performans düşmektedir. İkinci sorun ise, tek kişi ya da bir kaç kişinin öne çıktığı yapılarda katılım sorunu öne çıkmakta ve diğer kişiler yavaş yavaş süreçten kopmakta ve işlevsiz kalmaktadır. Böyle bir durumda sorunun kaynağının çoğu zaman yanlış yerlerde arandığı görülmektedir. Burada temel konu, kurucu ya da kurucuların hem yapısal olarak hem de yönetim tarzı olarak diğer profesyonel ve gönüllüleri sürece katabilmesidir. Bu sorunun temelinde STK’yı bir “kurum” olarak yönetme beceri ve deneyimi eksikliği olduğu söylenebilir. Bu yüzden STK’ların büyüme sürecinde kurucuların paylaşma, yetki devri ve katılımcılığı sağlayabilme becerileri kritik öneme sahiptir.

STK’ların Büyüme ve Olgunluk Döneminde Yönetim ve Kurumsallaşma

Görece olarak daha büyük ölçeğe ulaşmış STK’ların kurum olarak zamanla belli gelenekleri oluşmaktadır. Bu gelenekler hem avantaj hem de kısıt olabilmektedir. Ölçeği büyük STK’ların insan kaynağı ve mali kaynaklara ulaşma konusunda küçük STK’lara göre daha avantajlı olduklarını söyleyebiliriz. Ancak günümüzde büyük STK’ları bekleyen başka sorunlar bulunmaktadır. Bunları bekleyen en önemli meydan okuma, niceliksel büyüme ve genişlemeyi niteliksel büyüme ve genişlemeye doğru dönüştürme meselesidir. Bu açıdan konuyu ele aldığımızda, ölçeği büyük STK’ların gayelerine odaklanma, gayelerini tüm profesyonel ve gönüllü çalışanlarıyla paylaşabilme, yeni zemine göre stratejik tercihlerde bulunma, etkin işleyen bir organizasyon yapısı oluşturma, nitelikli profesyonel ve gönüllü istihdamı yapabilme ve süreklilik gösteren finansal kaynakları bulma gibi ihtiyaçları öne çıkmakta. Bu ölçekteki kuruluşların tüm bunları gönüllülük ruhunu kaybetmeden, etkin işleyen bir kurumsal yapı ve kurum kültürü oluşturarak yapmaları gerekiyor.

Kurumların ölçeği ve yaşı büyüdükçe, değişimle ilgili sorunları algılamak ve bunlarla yüzleşmek kolay olmamakta. Çünkü kurumlar belli bir büyüklüğe ulaştığı zaman kurum körlüğü ve kurum içi dengeler öne çıkabilmekte. Bu yüzden problemleri algılayamamak, ertelemek ya da yüzleşmekten kaçınmak STK’ları bekleyen tehlikeler arasındadır. Sorun görülüyorsa ve sorun konuşuluyorsa çözüm imkânının yolu da açılmış demektir. Büyük STK’lar hem içinde bulunduğumuz şartların değişmesi, hem de bulundukları yaş itibariyle yapısal, yönetsel ve kurum kültürü bakımından değişim ihtiyacı içindeler. Temel değerleri ve gayelerini göz ardı etmeden bu değişimi gerçekleştirmek gerekmekte. Burada bir hususun altını çizmekte yarar var: Sorunları el yordamıyla çözmek yerine, kurumların büyümesi ve değişimi hakkında sistematik bilgi ve deneyimden yararlanmak yolu tercih edilmeli.

STK’ları Birer Kurum Olarak Ele Almak ve Kurumsal Yönetim

Yukarıda sıraladığımız sorunların çözümünde STK’ları birer “kurum” olarak ele almak gerekiyor. Kurum olma sürecinin on yıllar aldığını görüyoruz. Bu yüzden kurum olmanın bir yönü zamanla ilgili. Kurum olmanın ikinci bir yönü ise, kurum demek biraz formalleşme, durağanlaşma ve katılaşma demek. Yani kurumun yaşı ilerledikçe biraz da durağanlaşmaya başlar. Kurumların sürekliliği için buna ihtiyaç da vardır. Burada dikkat edilmesi gereken kritik husus şudur: Kurumlar iyi yönetilemezse, ya da vakti geldiği zaman gerekli dönüşümler yapılamazsa kolaylaştırıcı olmak yerine kısıtlayıcı olmaya başlar, yönetici ve çalışanların hareket alanını daraltır, hatta teslim alır. Yine kurumların ve kurum kültürünün oluşumunda kurucuların rolü çok belirleyicidir. Var olan kültürü dönüştürmek yeni kültür inşasından daha zor. Bu yüzden kurucuların nasıl bir yapı ve kültür oluşturdukları/oluşturmak istedikleri konusunda hassas ve sorumlu davranmaları gerekir. Söz konusu STK’lar ise daha organize olmaya çalışırken gönüllüğü kaybetmeyecek bir organizasyon yapı ve kültürüne ihtiyaç var. Bunun tamamlayıcı bir unsuru olarak STK yöneticilerinin bu yapı ve kültürün üzerinde kolektif aklı (buna kurumsal mantık da diyebiliriz) ve katılımcılığı öne çıkaran bir yönetim tarzı uygulamaları gerekir. İyi kurumlar güçlü insanları gereksiz kılmaz. Aksine daha çok hizmet ve faaliyet üretmeye aracılık eder.

Güçlü kişilik/liderlik ile kurumsal yönetim birlikte götürülmesi kolay olmayan bir gerilim alanı oluşturur. Bu gerilimde kurumsal yapı fazla baskın olursa fazla katılaşma ve hantallaşma riski ortaya çıkar. Bu gerilimde güçlü liderlik fazla baskın olursa bu sefer de kolektif katkı ve süreklilik sorunuyla karşılaşılır. Bu sorunların farkında olarak, koşullar gerektirdiği zaman bazen güçlü liderlik, bazen de kurumsal yapı öne çıkabilir. Günümüzde genelde kurumların, özelde STK’ların bu gerilimi yönetilebilir düzeyde tutmalarının çok kıymetli bir yaklaşım ve beceri olduğunu özellikle vurgulamak gerekir. Bu gerilimi yönetebilmek STK’ları değer üreten kurumlar haline getirecektir.

STK’lar için oluşturulacak kurumsal yapılar ahlaki değerlere uygun, etkin, adil, şeffaf ve güvenilir bir yönetim sisteminin ve daha verimli çalışabilen kurumsal yapıların oluşmasını sağlamalıdır. Kurumsal yönetim anlayışı hem yapısal olarak hem de yönetim yaklaşımı olarak adil, sorumlu, şeffaf ve hesap veren bir STK’nın oluşmasını sağlayacak katkı sağlamaktadır. Bu noktada gönüllülük ve kurumsallaşma dengesi gözetilirse STK’lar organize, verimli ve sürekli bir şekilde faaliyetlerine devam edecektir.

Sonuç

Sonuç olarak bugün STK’ların geldiği nokta, içinde bulunduğumuz şartlar ve geleceğe yönelik trendler dikkate alındığı zaman STK’ların yeni perspektiflere ve projeksiyonlara ihtiyacı var. Stratejik bir yaklaşım geliştirme ve yeniden yapılanma ihtiyacı açık. STK’ların “kurumsal kapasiteleri” ve bu kuruluşlarda “gönüllü ve profesyonel çalışanların yetkinliklerini artırmaları” öncelikle ele alınması gereken konuların başında gelmektedir. STK’larda gönüllük ruhunu kaybetmeden daha organize, verimli ve sürekliliği sağlamaya yaracak sistemlerin oluşturulması gerekmektedir. Bu bağlamda stratejik yönetim anlayışının geliştirilmesi, uygun kurumsal yapı ve işleyişin oluşturulması, yönetim ve denetim sistemlerinin kurulması, profesyonel ve gönüllü istihdamına uygun çalışma ortamlarının oluşturulması, sürdürülebilir mali kaynakları temin yöntemleri bulunması önemlidir. Bu bağlamda, gönüllü kuruluşların faaliyetlerini yürütürken gönüllülüğü kaybetmeden daha organize, sistemli ve verimli çalışmaları gereği oldukça açıktır.


Yazı Nisan 2018 tarihli 284 sayılı Umran Dergisi'sinden alınmıştır.