Yönetim Dşüncesi Seminerleri 2|Hz. Peygamber'in Yönetimi

Yönetim Düşüncesi seminerlerinin ikincisi 10 Mart 2018 tarihinde saat 16.00 da İLKE Teras salonunda yapıldı. Etkinlikte Prof. Dr. Ahmet Özel Hz. Peygamber’in yönetim yaklaşımını anlattı.

Prof. Dr. Ahmet Özel konuşmasına Hz. Peygamber’i anlamak için nasıl yaklaşılması gerektiği vurgusu ile başladı. Özel “Kuran’ı ve Hz. Peygamber’i iyi niyetle anlamaya çalışırsak bize keşif imkânı verir. Kuran’ı ve Hz. Peygamber’i anlamak için önce samimi olmak gerekir” dedi. Prof. Özel programın başında Hz. Peygamber’in yönetim anlayışı çalışmalarının nasıl başladığını aktardı. Kettani’nin Hz. Peygamber’in Yönetimi kitabının çeviri süreci hakkında verdiği anekdotlar ilmi faaliyetlerin nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda oldukça önemliydi. Özel “Peygamber Efendimiz’in hayatı genellikle kronolojik bir sıra ile incelenmiştir. Peygamberimiz’in yönetici rolü genelde pek ele alınmamıştır. Benim bu konuya yönelmemde Muhammed Hamidullah Hoca’nın “İslamda Devlet İdaresi” kitabı etkili oldu” dedi.

Prof. Dr. Ahmet Özel’in konuşmasında öne çıkan hususlar şunlardır.

Peygamberimiz’in hayatını inceleyen Batılı yazarlara göre Hz. Peygamber’in başarısının en önemli sebeplerinden birisinin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve siyasal şartları doğru değerlendirmesidir. Bunlardan birisi olan Montgomery Watt’a göre Peygamber Efendimiz’in başarısının temelinde üç şey vardır:

  • Manevi sezgi (vahiy)
  • Devlet başkanı bilgeliği
  • Yönetici olarak kabiliyeti

Batıda Hz. Peygamber’e yapılan bazı ithamlar bulunmaktadır. Bu ithamlardan biri vahiy ile ilişkisine istinaden hasta olduğu yönündeki ithamdır. Hz. Peygamber’in hayatını illüzyonla ilişkilendiren bu zihniyet Peygamberimiz’in başarısını izah edemez. Peygamberimiz’in çeyrek yüzyılda yaptıkları ortadadır. Olan biteni sadece rasyonellikle de açıklamak mümkün değildir. Tabiat üstü bir müdahaleyi kabul etmek zorundayız.

Bir başka itham ise, Hz. Peygamberin Mekke döneminde insanlara iyiliği telkin eden birisiyken, Medine’ye gidince güç kazandıktan sonra savaşan bir devlet başkanı olarak değişim yaşadığı yönündedir. Buna karşılık Batılı bir yazar: Mekke ve Medine dönemleri göz önüne alındığında ne kadar değişmediği önemlidir. Hira’da inzivaya çekildiğinde de, çobanlık yaparken de ne ise yöneticilik yaparken de aynı mütevaziliğe sahipti, değişmedi. Şartların bu kadar değişmesine rağmen özün bu kadar sabit kaldığı bir insan görülemez demektedir.

Hz. Peygamber’in vazifesi sadece tebliğ etmek olmayıp, tebliğ ettiği şeylerin yaşanabilir şeyler olduğunu göstermiştir. Bu nedenle Kuran’da Hz. Peygamber’in beşer vasfına çok atıfta bulunulmuştur. Bunun temel sebebi her insanın üstesinden gelebileceği bir yaşam olduğunu göstermektir. Hayatın tüm alanlarıyla ilgili prensipleri vaaz etmiş ve yaşayan tek insandır. Hayatı bütün alanlardaki insanların ortaya koyabileceği denge ve ahengi göstermektedir. Bir baba, kumandan, eş, devlet adamı, öğretmen olmanın ideal örneğidir. Meslek ve konum bakımından tüm insan tipleri Hz. Peygamber’in hayatını ele almalıdır. Yaşamı maddi, manevi ve sosyal hayatı kapsar.

Daha önceki peygamberlerden bahsedilirken “Biz onlara hikmet ve ilim verdik” denir. Yine diğer peygamberler için “mülk” verilmesi ifadesi kullanılırken Hz. Peygamber için “hüküm” verilmesi ifadesi kullanılmaktadır, Aradaki fark meliklik başına buyrukluktur. Hüküm derken bağlı bulunulan bir hukuk vardır. Kuran nazil olduğunda böyle bir farkın olduğunu görüyoruz. Hz. Peygamber’e de kul nebi mi melik nebi mi olmak istiyorsun diye sorulduğunda kul nebi olmak istiyorum demiştir.

Hem bilginin hem gücün kaynağı Allah’tır. Hz. Peygamberden sonra yönetim hilafete dönüşmüş, siyasi yetki topluma geçmiştir. Örneğin Hz. Ebubekir insanların biatı ile halife olmuştur. 4 halifenin tayin yollarının her biri bize yöntemleri, toplumun onayının alınabileceğini göstermiştir. Her döneme ait onay da farklı olabilir.

Batı da kral ne derse odur. Fakat Hz. Peygamber’den sonra siyasetin kaynağı doğrudan doğruya toplumdur. Buna aykırı olan her şey gayrı-meşrudur. Ulema güç ile başa geçmeyi toplumun devamı için zaruri kabul etmişlerdir. Saltanat, Kuran ve siyaset açısından meşru görülmemiştir. Toplumun onayını sağlayan şartlarla yönetimin sağlanabileceğini görmekteyiz. Şia da durum farklıdır. Şia düşüncesinde Hz. Peygamber’den sonrada yönetimin ilahi olarak devamını söyler.

Hz. Peygamber’in otoritesinin kaynağı Allah’tır. Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur denir. Peygamber’e itaatle Allah’a itaat eşit olarak görülmüştür. Dolayısıyla hayatın bütün alanlarında otoritesi geçerlidir.

Mekke döneminde devlet ve siyasi teşkilatlanma yoktu. Hz. Peygamber 3 yahudi ve 2 müşrik kabilenin olduğu Medine’ye gelince oradaki kabileler çatışmaları azaltacak bir yapı bekliyorlardı. Hazırlanan Medine Vesikası ile bir anlamda sivil toplum yapısı kuruluyor. Belirgin olmasa da insiyatifin Hz. Peygamber’de olduğu bir yapı kuruluyor. Evs ve Hazrec kabileleri de birkaç ay içinde Müslüman oluyor. Hz. Peygamber’in Medine’ye geldiğinden bütün toplumu kapsayan bir yapı kurması önemli bir örnektir. Medine’de Hz. Peygamber’den beklenen kendilerini kaostan kurtaracak, denge kurmasıydı. Peygamberimiz de Mekke’deki koşullar sebebiyle gidecek yer arıyordu. Peygamberimiz ölçülü bir siyaset gütmüştür. Siyasi ve askeri yönden izlediği siyaset diğer güttüğü siyasetlerle bağlantılıdır.

Hudeybiye anlaşması ile sulh meydana geldi. 20 yıl (Mekke ve Medine) içinde en fazla Müslüman olunan dönem, Hudeybiye anlaşması dönemidir. Mekke’nin fethiyle İslam’ın Arap yarımadasındaki hakimiyeti tescil edilmiştir. Bundan sonra diğer hükümdarlar gelip Peygamberimiz’le anlaşmaya başlamışlardır.

Tebük Gazvesi çok önemlidir. 700 km’lik bir uzaklığa 30.000 kişilik orduyla gidilmiştir. Ama bu hem iç hem dış güçlere bir mesajdı. “Medine’de kurulan bir devlet var ve bu devlet kendi sınırlarını koruyabilecek bir devlettir” mesajı verilmiştir.

Batı Hz. Peygamber’in askeri başarısına atıf yapar. Coğrafyayı kullanması, istihbarat, devre ait silahlar temin edilmesi önemli hususlardır. Askeri siyasette gazvelerde mümkün olduğunca insan öldürmemeye çalışmış baskınlarla karşı tarafın cevap vermesine ihtimal bırakmadan düşmanı hazırlıksız yakalamaya çalışmıştır.

Savaşlarda gizliliği ve ters istikametlere yönlendirmeyi tercih etmiştir. Yapacağı şeyi gideceği yolu 2. kişiye bile söylememiştir. Sahabeden Medine’deki kumandan Sad Mekke’nin fethi için “yarın haramların helal kılındığı gündür” demesi üzerine Peygamber Efendimiz o kumandanı görevden almış yerine oğlunu getirmiştir. Bu durum diğerlerine ibret olmuştur. “Mekke bugün şereflenecektir” denmiştir. Asıl bakış açısı budur. Peygamber Efendimizin Kureyşlileri affetmesi, azat etmesi Mekke’de çok yumuşak bir ortam oluşmuş, birkaç gün içinde Müslüman olmayan kalmamıştır. Bu durumda Medineliler Hz. Peygamber’in Medine’ye dönmemesinden korkmuş ama düşündükleri olmamıştır. Peygamber Efendimiz benim ölümümde sizinle olacaktır diyerek Medinelileri rahatlatmıştır.

Peygamber Efendimiz’in yönetim anlayışında üç husus öne çıkar:

1.    Liyakat

Her kim bir göreve Allah’a ve Peygamber’e daha layık bir kişiyi, hak etmiş kişiyi koymak yerine, kendi özel sevgisi ve yakınlığı sebebiyle birisini göreve getirirse “Allah’a, Peygamberine ve tüm müminlerine ihanet eder”. Bu durumda politikacılar kendi bakanlarını seçmeliler evet ama alt tabakada hak edene görev verilmelidir. “İşi daha iyi bilen biri varken başkasına o iş verilemez”.

Mekke dini ve ticari açıdan önemli bir şehirdir. Mekke’nin fethinden sonra Hz Peygamber liyakatı önemseyerek müslüman olan 20 yaşında bir genci Mekke’nin başına tayin etmiştir. Hz. Peygamber’in yönetici olarak başarılı olmasının en önemli sebeplerinden birisi budur.

2.    Adalet

Kafire de Müslümana da adil olunacak. “İyi Müslüman kendisinden hayır bekledikleri ve şerrinden emin oldukları insanlardır”.

3.    Danışma

Savaş kararında bile Hz. Peygamber ortada uzlaşılan şeye uyuyor. Uhud Savaşında kendisi istemese bile topluluğun isteğine uygun davranmıştır.

Müslüman hangi ülkede yönetime gelirse gelsin bunlar uygulanmalıdır. Herkesin hakkını hukukunu koruyan bir düzen ve nizam kurulmadıkça başarılı olunamaz.

Program KYA Başkanı Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş ve İLKE Derneği Mütevelli Heyeti Üyesi Hüseyin Akkuş’un Prof. Dr. Ahmet Özel’e plaket takdimi ile sona erdi.

 
Züleyha Sayın

Etkinlik Yöneticisi